Adı gibi haberleri de uyduruk! Uzun uzadıya yazılışı da, sadece baş harflerinin içerdiği kısa yazılışı da akılda kalmayan; IFFHS adlı bir kuruluş var…Açılmış hali; 'Uluslararası Futbol Tarihçileri ve İstatistikçileri Federasyonu' diye Haydarpaşa-Gebze arası çalışan Ekspres tren gibi uzayıp gidiyor.
Neyin nesi, kimin fesi belli değil! Üstelik bu kuruluşun FIFA ya da UEFA gibi dünya futbolunu yöneten kurumlarla yakın veya uzak hiçbir bağlantısı da yok. Bu nedenle açıklamaları resmi hüviyet taşımaz. İşin önemlisi bu karmaşık yapıyı Türkiye'den başka kimse tanımaz. Yayınladığı her istatistiki veri bizim ulusal medyada manşete çekilir ama Avrupa'da tek sütün haber olmaz. Reuter veya Associated Press gibi dünyaca kabul gören haber ajansları bu kuruluşa yer vermez ama bizim Anadolu Ajansı bülten başı yapar.
Mesela, IFFHS'nin periyodik yayınladığı 'Avrupa'nın Başarılı Kulüpleri' mart ayı klasmanında bizim takımlar şöyle sıralanıyor: Fenerbahçe 36, Galatasaray 55, ve Beşiktaş 122. basamakta. Şimdi sıkı durun; şampiyonluğun en güçlü adayı Sivasspor ise 215. sırada! Bu takım haftalardır Süper Lig'in zirvesinde! Nasıl oluyor da, 3 büyüğün bu kadar gerisine düşüyor arkadaş? Böylesine bir başarıyı ikiyüz bilmem kaçıncı göstermenin mantığı ne? Bu işte kasıt yoksa mutlaka bir yanlış var..
Hangisi; yoksa ikisi de mi?
Bir örnek daha…'Dünya'nın En Zorlu Ligleri' 2008 klasmanı geçenlerde açıklandı. Değerlendirmede; İngiltere, İtalya ve Arjantin ilk 3'ü oluşturuyor. Türkiye ise bir basamak yükselip 11. sıraya oturmuş. Tamam da, listede Meksika 8, Ukrayna ise 9. konumda. Portekiz, Hollanda, Belçika, İskoçya, Rusya gibi liglerinden kemik sesi gelen ülkeler gerilerde nal topluyor!
Eeee, bu nasıl iş?
Bu uyduruk kuruluşun bir bombasıyla daha yazıyı noktalayalım:
IFFHS, ' 2008 Avrupa'nın En İyi Teknik Direktörü' değerlendirmesini de şöyle yapmıştı: 1-Luis Aragones (İspanya) 2-Guus Hiddink (Rusya) 3-Fatih Terim (Türkiye) Listeye bak, işi anla!
-----
Yara yüzünde değil yüreğinde
Yüzüne değil yüreğine bak
Hafta içinden küçük bir haber; 'Bayern Münih'in Fransız yıldızı Frank Ribery takım arkadaşı Luca Toni'ye öyle bir şaka yaptı ki, izleyenleri gülmekten kırdı geçirdi.' Onun bu muzip tavrı sanırım genlerinden geliyor. Daha önce Dubai'de takımın otobüsünü kaçırmış, bir idmanda da tribünün üstüne çıkıp arkadaşlarının üzerine kova kova su dökmüştü.
Haberde minik bir de dipnot var.;
'Ribery'nin yakın arkadaşı Hamit Altıntop ile yaptığı UMRE ziyaretinin Mekke'de gizli çekilen fotoğrafları da ortaya çıktı.'
Buraya kadar her şey normal ama insan geçmişte yazılanları çizilenler hatırladıkça bir anormal oluyor! Yıl 2005..Ribery'nin Metz'den G.Saray'a geldiği günler.. Havaalanına indi, süklüm püklüm. Yüzünde sağlam bir faça var. Futbolcudan çok hapçı fanatiklere benziyor. Adamı al, 'Derbilerde kavgayı çıkaran işte bu' diye mahkemeye çıkar, anında tutuklanır. Onu böyle 'Karamürsel sepeti' gibi gören anlı-şanlı yazarlar, köşelerinde hemen döşendi:
Dediler ki; 'tipi bozuk, çok soğuk, futbolcuya benzemiyor..' Almanya'nın en arkadaş canlısı, muzip oyuncusu seçildi. Fransa Milli Takımı'nın bankosu oldu.
Dediler ki; 'alkolik, barda kavga çıkardı, kafasında bira şişesi kırıldı.Yüzündeki yara ondan.' Yara izinin, çocukken geçirdiği trafik kazasından kaldığı ortaya çıktı. Yani, yara izi suratında değil, daha derinde yüreğinde.
Dediler ki; 'Domuz eti ve kilise bulamadı. Türkiye'ye uyum sağlayamadı, kaçtı.'
2002'de İslamı seçtiği sonradan anlaşıldı. Gördük ki, UMRE'sini bile yaptı.
Peki, hiç tanımadığınız bir insanla ilgili bu kadar yalan niye yazıldı?
Bunun cevabı açık ve net; İnsan değil, dış görünüş önemli…
30.04.2009 16:30:19, Mustafa Özkeskin
Bu yazı 4322
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.
