Şimdi nereye bakalım? Trabzon maçı sonrasında eleştiriler, protestolar yükselince Sayın Başkan “Bizi eleştirenler tabelaya baksınlar” demişti. Şimdi tabelaya baksak nasıl olur?
Aslında, hiçbirimizin zoru tabelada yazanlar değil. Bunu bir türlü anlatamadık. Tabelada ne yazarsa yazsın: Sen çıkıp futbolunu oynuyor musun? İşte asıl yanıtlanması gereken soru bu. Maçı kazansan da, kaybetsen de korku paçalarından akıyor. Bursaspor taraftarının önemle üzerinde durduğu nokta bu!
Sen sahaya çık! Karakterini ortaya koy! Gol yesen de rakibinden fazla atabilmek için çalış, çabala! Yenilirsen yenil! Ama bu yolun yolcusu ol. En son iki farklı yenilgiden geri gelip öne geçtiğimiz maç, küme düştüğümüz sene oynadığımız Rizespor maçı. Ondan öncekilerini ise hiç hatırlayamıyorum. Ama son üç yılda iki farklı öne geçip yitirdiğimiz pek çok maç hatırlıyorum. Antalya, Sivas maçları. Sonra birebir uymamakla birlikte Denizli maçı. Taraftarın beklediği, takım geriye düşse bile öne geçebilecek iradeyi sergileyebilen bir ekip iken; öne geçtiği maçlarda bile savunmaya çekilen bir takıma daha ne denebilir? Haydi Trabzon maçı öyle bir maçtı. Şansın yardımı ile o maçı aldık. Ama ya Gaziantep maçına ne diyeceksiniz? Kazanma adına, futbol adına hiçbir şey yapmadan sahadan yenilgiyle ayrılmak nasıl bir utançtır?
Zaten geçen haftaki maçın ardından, bu maçtan hiç bir beklentimiz yoktu. Alınabilecek bir beraberlik bile bence başarı sayılmalıydı. Bu geçen haftaki Bursaspor’un üzerimizde bıraktığı genel bir izlenimin yarattığı bir sonuçtu. Ancak bir de genel Bursaspor kavramları var: Bursaspor, kazandığı hangi “büyük” maçtan sonraki maçta galibiyet almıştır? Hiçbir zaman.
Bursaspor, herhangi bir Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor galibiyetinden sonra çıktığı hiçbir maçtan, galibiyet alamamıştır.
Sırf bu sebep bile Bursasporluların Gaziantep maçından galibiyet beklememeleri için yeterliydi. Ve öyle de oldu.
Her neyse! Çok güzel başlayıp sonrasında yerlerde süründüğümüz bir ligin, ilk yarısını geride bıraktık. İlk altı maçta on beş puan toplayarak ümitlendiğimiz bu evrede, geride kalan on maçta yedi puan toplayarak hayal kırıklığı yaşadık. Yapılan transfer yanlışları nedeniyle takımın kapasitesinin tam olarak kullanılamadığı bir gerçek. Bu takıma ciddi bir yabancı transfer katkısı olabilseydi, Bursaspor şu anda liderlik mücadelesinin içinde olurdu.
Açık konuşalım: İvankov, İbrahim Öztürk, Gökhan Güleç ve biraz da Yusuf Şimşek dışında yeni transferlerin takıma hiç faydası olmadı. “Faydası oldu” dediğimiz Yusuf Şimşek, onaltı maçın sekizinde vardı. Vardı deyişim bardağın dolu tarafını görmek istememden. Yoksa diğer sekiz maçta sahada olmayışını görmezden gelmiyorum. İbrahim Öztürk de İlk yedi haftada çok önemli hatalar yapmasından sonra kendini toparladı ve takıma önemli katkılar koydu. Ancak son on maçta yedi puan toplanırken sekiz maçta stoper olarak o oynadı. İvankov da başarılıdır ama bu takım da onaltı maçta yirmi dört gol yemiş bir takımdır. Gökhan Güleç için çok olumsuz şeyler söyleyemesek de takıma katkısı çok sınırlı kaldı. Yani sonuç olarak başarılı bulduklarımız bile aslında o kadar başarılı değildir.
Gelelim başarısızlara: Halil Zeybek, Emrah Kiraz, Adriano Melo, Marcelinho (adını bile doğru yazdığımdan emin değilim), Leandro takıma hiç ama hiç katkı sağlamadılar. Kirita sakattı neredeyse hiç göremedik. Fabricio Melo ise takımda olmasa bile ne farkederdi ki?
Başarısız transferlerden neredeyse bir onbir kişilik takım çıktığının farkında mısınız?
Bir de elimizden kendi isteğimiz ile uçurduklarımız var ki transfer başarısızlığımızın üzerine adeta tüy dikiyor. Geçen yılki takımdan Egemen Korkmaz, Sinan Kaloğlu, Herve Tum ve Volkan Bekiroğlu bu yıl takımda olsaydı, eminim liderlik mücadelesinin içinde olurduk.
Geçen yıldan bu yana yaşadığımız transfer başarısızlıkları, transferin teknik adamlar tarafından yapılmaması gerektiğinin en büyük kanıtı olarak ortada durmaktadır. Bütün bu yaşananlardan sonra, şu anki ve sonraki Bursaspor yönetimleri transferi tamamıyla teknik direktörlere bırakmamalılar.
Naçizane önerim de şudur: Bir an önce menejerlik sistemine geçilmelidir. Futbolu ve Bursaspor’u çok iyi tanıyan biri (örneğin Adnan Örnek) menejerlik görevine getirilmeli ve bu göreve getirilen kişi futbol takımının genel yönetiminden, transferlerden ve bu arada teknik direktörden de sorumlu olmalıdır.
Bursaspor’un son derece “kıt” kaynaklarının heba edilmemesinin yolu budur.
Tonguç AKKUŞ
Ankara, 22 Aralık 2008