Forma ve bumerang Milli Futbol Takımımızın Belarus maçında ilk kez giydiği turkuaz renkli formalar tartışılıyor. Tartışma futbolun önüne geçti bana göre de tartışmalıyız. Hatta çok daha yüksek perdeden “kırmızı-beyaza dönülsün!” diye haykırmalıyız. Kırmızıyı ve beyazı toplumsal belleğimizden dışlamanın bir anlamı var mı? Gelişme ya da “moda” diyerek renkleri terk etmenin mantığı teslimiyet değil midir? Kırmızı ve beyaz üzerinden on binlerce tasarım yapabilecek kadrolarımız yok mu? Var da o kadroları harekete geçirecek kafalar giderek yabancılaştığı için milli takımımızın formasını bizi temsil etmeyecek hale getiriyoruz.
Bu gidiş nereye? Kırmızıyı beyazı terk etmeye bu kadar kolay teslim olacak mıyız?
Hayır!.. Hem de binlerce kez hayır!..
Kırmızı ile beyaz bayrağımızın rengidir. Şehitlerimizin kanıdır. Bağımsızlık sembolümüzdür. Dünümüz, bugünümüz, yarınımızdır. Siz kırmızıyı beyazı unutturacak ve yanlışa kulp bulacak senaryoları yazarsınız, oynayacak aktörler de bulursunuz ama bu iş tutmaz, tutmayacaktır. Renkler önemlidir. Anlayabilene... Bağımsızlığın ruhunu kavrayabiline çok şey ifade eder. Milli Takım formalarına yükselen tepkileri okuyorum. Tasarımını nasıl yaparsanız yapın, isterseniz “modanın Oscar’ı”nı verin; alın, AB Parlamentosu’ndaki Türkiye karşıtlarının ayağına götürün ya da çokuluslu sponsorların merkezlerindeki törenler öncesinde kırmızı halılarla karşılayın… Bizim için bir anlam ifade etmeyecektir. Türkiye’nin renklerini Milli Takım’ın formasından dışlamanın altında başka hesaplar yatıyor iddiaları da ortada. Örneğin, toplumsal bilincimizi zayıflatsın ve bizi biz yapan değerlerin gelecek kuşaklar tarafından daha az benimsensin diye uygulanan bir yöntem olduğunda da birleşiliyor.
Futbolun kitleleri nasıl etkilediği ya da afyonladığı ortada... Bu olguyu kullanarak toplumu yönlendirmeye, duyarsızlaştırmaya çalışanları tarih hep yazdı. Bizler de yaşadık. Futbol endüstrisi adına ortaya konulanlara bakar mısınız!
Türkiye’deki tüm futbol alt yapısını ayağa kaldıracak bütçeleri yabancılara harcıyoruz. Önceki akşam Bursaspor Divan Kurulu toplantısı vardı. Yılların Bursasporlusu Necati Akgün, gözyaşları içinde “Bizim çocuklarımız dururken yabancılara servet akıtılıyor. Ben Bursaspor’da yabancı futbolcu istemiyorum” diye haykırdı. Ardından Semih Pala ve ben Atatürk Stadı’yla ilgili görüşlerimizi açıkladık. Bursa’ya spor tesisi gerektiği ancak stadın bulunduğu yerden kaldırılarak yerine alışveriş merkezleri yapılmasına bir kez daha karşı çıktık. Bu konuda dün yazdıklarım paralelindeki görüşlerimi kürsüden de aktardım. Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, kişisel fikrinin stadın yerinde kalması yolunda olduğunu açıkladı. 2. Başkan Osman Çelik, stadın Özlüce’deki tesisin yıkılarak buraya yapılabileceğine yönelik görüşlerinin kişisel olduğunu, tesis yıkılmadan da Özlüce’de stad yapılabileceğini açıkladı.
Atatürk Stadı’yla ilgili gelişmelerde Bursa’yı dikkatle izlemekte yarar var. Bursa kimi engellere ve yönlendirmelere inat, tarihine, kentine ve anılarına sahip çıkma konusunda görüş birliğine varıyor. Atatürk Stadı’nın yerine alışveriş merkezi yapmaya yönelik dayatmalar kamuoyu duvarına çarptı bumerang oldu. Bunu görebiliyor musunuz?
28.03.2008 16:30:32, Levent Gencelli
Bu yazı 2996
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.