Dün sahada izlediğimiz Bursaspor, futbol oyununu her yönüyle oynama gayreti içinde, rakibi ile amansız ir mücadele verdi. Futbol oyunu içinde her zaman iyi bir futbol, iyi bir oyun sergileyemeyebilirsiniz. Bunu çeşitli nedenleri olabilir. Rakip iyi oynamanıza izin vermez, şansınız yaver gitmez, yapmak istediklerinizi bir türlü sahaya yansıtamazsınız. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Bu durumun anlaşılabilir olabilmesi için yalnızca bir tek koşul vardır: Sahaya çıkıp sonuna kadar mücadele edip, oyunun hiçbir anında mücadeleden yılmamak. Bu yıl izlediğimiz Bursaspor, hepimizin özlemini sahaya yansıtıyor. Hep derdik ya, iyi oynamayabilirsiniz ama hiç ama hiç kimsenin kötü koşmaya hakkı yoktur diye… Alın işte size Bursaspor 2006-2007. Sahanın her yerine koşan, her koşulda yardımlaşmaya çalışan; birbirlerinin emeğine sonsuz saygı duyan bir ekip. Yıllardır özlemini duyduğumuz da böyle bir takıma sahip olmak değil miydi?
Sakarya karşısında sahaya çıkan Bursaspor’un tek bir amacı vardı: Bu maçı kazanmak. Bunun yolu da sahanın her yerinde olmaktan geçiyordu. Bursaspor sahayı çok iyi parsellemişti. Top Sakaryaspor’lu oyunculara geçince, Bursaspor takım halinde rakip takım oyuncularına baskı yaptı. Bunun yolu ise, öncelikle herkesin en yakınındaki oyuncuya baskı yaparak alan daraltmasından geçiyordu. Defans bloğu da adam kaçırmayınca Sakaryaspor’lu oyuncular oyuna girmekte çok zorlandılar.
Bunun yanı sıra; Ömer Erdoğan, Cumhur Bozacı, Volkan Beşiroğlu, Hasan Yiğit ve Sumulikoski’nin çok iyi oyunlarına ayrı bir paragraf açmak gerekir diye düşünüyorum. Bir kere bu oyuncuların her biri, oyunun her iki yönünü de oynama konusunda son derece becerikliydiler. Atakları başarı ile kestikten sonra topu çok iyi kullanarak takımın atağa çıkmasına da çok önemli katkılar sağladılar. Oyunun her anında rakiple boğuştular. Rakibin en önemli hücum silahları M’Bayo, Okan Yılmaz ve Cangele’ye adım attırmadılar. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe savunmasını delik deşik eden Cangele’ye top göstermediler.
Maçın ilk yarısında Bursaspor daha iyi bir futbol ortaya koydu. Ancak 2-0’ın getirdiği rehavet futbolcuların konsantrasyonlarını yitirmelerine neden oldu. Otuz beşinci dakikadan ilk yarı sonuna dek oyundan kopmamız bir gol yememize neden oldu. Daha pahalıya da mal olabilirdi. Skor ne olursa olsun maçtan kopmamak gerek. Erkenden maç bitti havasına girmek, çok acı deneyimlerin yaşanmasına sebep olabilir. Bu konuda gereken özeni göstermek çok önemlidir.
Maçın ikinci yarısında ise; öncelikle rakibi kollayan, rakibin oyununa göre oyun oynamaya çalışan bir Bursaspor gördük. Bu ise, bütün bir devre boyunca hop oturup hop kalkmamıza neden oldu. Maçı zaman zaman zora soktu. Ta ki, rakip on kişi kalıncaya kadar. Sakaryaspor’lu Hakan’ın ikinci sarı kartı görmesi, maçın galibinin kim olacağını önceden müjdeliyordu. Bundan sonrasında fark daha da artmadıysa, şansın ve Martinez’in rolü çok büyüktü. Maçın uzatma dakikaları oynanırken Zafer Biryol’un attığı gol tadımızı iyice yerine getirdi. Oyuna sonradan giren Sinan Kaloğlu’nun hücumlara yaptığı katkı, bu takımın yarınları hakkında daha da umutlanmamıza yol açtı.
Hep takımın olumlu yanlarından söz ettik. Biraz da eksik gördüğümüz şeylerden söz edelim. Takımda bazı oyuncular performanslarını doksan dakikanın tamamına yayamıyorlar. Zafer Biryol gibi, Pancu gibi sakatlıktan yeni çıkan ve uyum sorunu yaşayan oyuncuları anlayışla karşılamak mümkün ama Veli’yi, Orhan Alemdar’ı anlamakta güçlük çekiyorum. Üzerlerini düşeni yapmayınca, sağ tarafın bütün yükünü Hasan Yiğit çekmek durumunda kaldı. Ya çekemeseydi?
Maçın sonlarına doğru, takımda yorgunluk baş gösterdi. Rakip bir kişi eksilmese çok zor anlar yaşanabilirdi. Raşit Çetiner, Biyediç’in takımını diri tutma adına yaptığı iki oyuncu değişikliğine cevap vermekte gecikince oyunun kontrolünü yitirdik. Biyediç’in değişikliklerinden tam on dakika sonra gelen Pancu – Sinan Kaloğlu değişikliği oyunun çehresini değiştirerek iyice rahatlamamızı sağladı.
Oyuncu değişikliklerinde amaç yalnızca aksayan yönlerin giderilmesi değildir. Takımı diri tutmak adına da oyuncu değişikliği yapılabilir.
Haftaya Antalya’dayız. Dileğim bu galibiyetlerin sürerek bir seri halini alması. Antalya zor durumda ve henüz maç kazanamadı. Fenerbahçe karşısında izlediğim Antalyaspor taş gibi bir takım. Yalnızca şans faktörü onların yanında değildi. Antalyaspor’a karşı dikkatli oynamak durumundayız. Raşit Çetiner bu maçın hesaplarını yapmaya başlamıştır bile. Bu maçtan alınacak bir üç puan, takımımızın hayal bile edemediğimiz yerlere gidebilmesi için çok ama çok önemli bir başlangıç olacaktır.