Federasyon Bursa'ya Kafayı Taktı...! |
 Futbol Federasyonu, Denizlispor maçında taraftarların Beşiktaş aleyhine küfür ettiğini gerekçe göstererek, Bursaspor kulübünden savunma istediği bildirildi. Şimdi merakla beklenen asıl olay; İstanbul İnönü stadında 90 dakika boyunca Bursaspor'a edilen kufurlere karsılık Beşiktaşa acaba ceza gelecek mi?
Yönetici Hakan Öztürk, federasyonun Yeşil Beyazlı kulübe bakış açısının farklı olduğunun altını çizerek, "Başka takımlara nasıl muamele yaptıklarını inceleyeceğiz. Ancak taraftarımızın da bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Denizli maçından ceza alırsak, bir daha yaşanacak olayda başımız fazlasıyla ağrıyabilir" dedi
Suat Pacacı yazdı...
İstanbul'da Neler oldu?
Bursa`daki tezahüratın desibel değerini bile raporuna yazacak kadar `hasta` ruhlu olmasa da, kaba eti kuvvetli bir temsilci arkadaşımız, umarım orada olan biteni yüreklilikle kaleme almıştır.
Ey Bursa emniyeti...
İstanbul polisi ne yaptı biliyor musunuz?
Snipper gibi Bursalı avına çıktı... Hem de yanlarına gruplar halinde beşiktaş taraftarı alarak...
Kimlikler soruldu, önce polis baktı, sonra beşiktaşlılar.
Yetmedi...
Kapılarda montlar, kazaklar fora ettirildi, iç çamaşırına kadar arandı herkes.
Es kaza, yeşil beyaz bir formaya denk gelinseydi, linç kaçınılmaz sondu.
Tribünlerde ilk 5 dakikada sessizlik vardı ya...
İşte o sırada, herkes yanındakinden şüphelendi.
Acaba Bursalı mı?
Pis pis baktı birbirine beşiktaşlılar.
Sinan Kaloğlu`nun golünden sonra herkes yanındakinin kalp atışlarını dinledi.
Taşikardi rahatsızlığı olan birine rastlasaydılar eğer, golün heyecanından sanıp, `işte Bursalı` diyerek çullanacaklardı.
Ey Bursa emniyeti...
Tribünde açılan o aşağılık pankartları, kimse `indirin` demedi beşiktaş taraftarına.
Yürekleri yetmedi çünkü.
Küfürler, saatlerce bez parçalarının üstünde asılı kaldı.
Koro halinde küfrettiler.
Kimse de dönüp hesap sormadı.
Tribün içindeki güvenlik güçleri ters ters bile bakmadı.
Ey federasyon...
Beşiktaş-Bursa maçına umarım her zamanki gibi işitme engelli temsilci göndermemişsindir.
Bursa`daki tezahüratın desibel değerini bile raporuna yazacak kadar `hasta` ruhlu olmasa da, kaba eti kuvvetli bir temsilci arkadaşımız, umarım orada olan biteni yüreklilikle kaleme almıştır.
Antalya`da uçan koltuklar sayesinde saha ve tribün yer değiştirmişti, ama bedelini masum Bursaspor ödemişti.
Bursa`da Sakarya taraftarı cozutmuştu, faturayı yine ev sahibine kesmişlerdi.
Kim garanti edebilir, İnönü`deki pankart ve küfürlerin sorumlusu olarak yine Bursa`yı göstermeyeceklerini.
Gerekçeleri de, VIP veya numaralı tribünde oturan Bursalılar olabilir.
Bursalı beşiktaşlılar.
Kimin hangi takımı tuttuğuna saracak biri değilim.
Hiç işim olmaz.
Ama riyakarlığa, hele renklerle ilgili ikiyüzlülüğe lanet ederim.
Çifte standart midemi bulandırır.
Rövanşist şehvete kapılıp, İstanbul polisinin yaptığını, ikinci devrede Bursa polisi yapsın demek değildir niyetim.
İsyanım...
Devletin polisi, bu ülkenin federasyonu, bu memleketin memuru niye çifte standart uygular, neden eşit ve hakça davranmaz, bunun hesabını sormaktır.
Senin taraftarın maç saatini karakolda geçirecek, milletin ki stadın ta göbeğine inecek.
Seninki copların gölgesinde bağıracak takımına, öbürünün salyaları akarken polis kasklarına `dur` diyen çıkmayacak.
Buradaki üç kuruş yevmiyesinden kesip alacak kombinesini, cebine bileti bedava konanlar sürecek saltanatını.
Sonra...
Bu ülkede adaletten, kardeşlikten söz edeceksin.
`Lüfen` diye reklam filmi çevireceksin.
Sağını solunu bilmeyen adam, sağduyudan sözedecek.
Komşusunu döven, kırmızıda geçen, yayanın üzerine arabasını süren, yan baktın diye kavga çıkaran, hesap fazla geldi diye garsona saldıran; sana/bana dönecek ve diyecek ki; sağduyulu olun...
Yok kardeşim benim sağım... Sağımı kaybettim ben...
Kimse kimseye sağduyu dersi vermeye kalkmasın.
Herkes aynaya bakacak.
Tabi eğer aynada görecek yüzleri varsa.
Adres mi soruyorsunuz!
İnönü`deki yenilginin faturasını kime çıkarmalı?
Yenilikçi tavrı ve cesur kararlarından ötürü Engin İpekoğlu`na mı?
O`nun `haydi aslanım` diye arenaya saldığı 16 yaşındaki Fatih Serkan Kurtuluş`a mı?
İki gol kaçıran Zafer`e mi?
Ricardinho`yu tutmayı beceremeyen Egemen yahut İsmail`e mi?
Geleni içeri alan Ömer Çatkıç`a mı?
Ofsayttaki Sinan`a asist yapmaya kalkan Şumi`ye mi?
Yoksa...
Pancu`ya mı, Hasan`a mı, Volkan`a mı, Ömer`e mi, Frasi`ye mi?
Hatta...
İlk golü atıp, bizi umutlandıran Sinan`a mı?
Eğer kafaya koymuşsan fatura kesmeyi, adres bulmak çok kolay.
Her hamleyi, her seçimi sonuçları yönünden değerlendirir, olumluysa över, olumsuzsa yerden yere vurursun.
Bu şu demektir.
Zafer iki pozisyonu gol yapsaydı, maçı 3-2 kazanırdık, Zafer de kahraman olurdu.
Egemen Delgado gibi Ricardinho`yu da iyi savunsaydı, 16 sırt numaralı formasını almak için millet birbirini ezerdi.
Şumi pas yapmayıp vursaydı ve gol olsaydı `1` numara, gol olmasaydı Sinan`a topu vermediği için `yüznumara` (!) olurdu.
Niyetin bedel ödetmekse, fatura koçanları yetmez.
Meseleye iyi tarafından bakmak da mümkün.
Fatih Serkan`ı ilk onbirde görünce mutlu olanlar...
Hangisi kulübede otursa üzüleceğimiz üç stoper de sahaya çıkınca, `ya bu bir devrim` diye yüreği sevinçle dolanlar, yan çizip kıvırmasınlar.
Ekran başında ya da İnönü tribünlerinde oturan her Bursalı, kağıt üzerindeki bu onbirden galibiyet bekliyordu.
Olmadı...
Şu faturayı elinize almayın artık.
Kabul...
Cuma gecesi oynanan maç, Bursa için sıradan bir maç değildi.
Herkesin kendine göre bir hesabı, herkesin yüreğindeki acıyı unutturmaya yetecek bir beklentisi vardı.
Kendi adıma, iyi mücadele ettiklerine inandığım futbolculara, cesaretine hayran kaldığım teknik adama teşekkür borçluyum.
Eger bir cumadan diğerine değişecek kadar eğreti ise duyduğumuz güven, ne söylesek boş.
Trabzonspor maçını bekleyip, geçmişten deks almış mıyız, almamış mıyız görmek lazım.
Suat Pacacı/Olay Gazetesi
Facebook'ta paylaş
Bu haber 2813 kez okunmuştur.
|
