 Vakıfköy Tesisleri`nin ilk zamanlarında, telefon görüşmesi yapabilmek için, PTT`den ismimizi yazdırıp sıramızı beklerdik. Şimdi ise her türlü teknoloji ve telefonlarla, son model diz üstü bilgisayarlara yüklü MSN ve Facebook`larla neredeyse uzayla haberleşecekler.
5 yıldızlı otel konforundaki Özlüce Tesisleri`nde antrenman yapan ve kampa giren Bursaspor`un futbolcuları çok şanslı…
Şanslı olan sadece futbolcular mı? Hayır. Tabi ki teknolojiden ve bilimden en çok yararlananlar aslında teknik adamlar.
---
80`li yıllarda futbol oynadığımız arkadaşlarla bir araya geldiğimizde hep eskileri yad ederiz. Futbolun o günüyle bugünü arasındaki inanılmaz değişimi konuşur, o dönemin teknik adamlarının, antrenörlerinin, masörlerinin, malzemecilerinin, aşçılarının kulaklarını çınlatır, acayip keyifli sohbetler yaparız, çünkü o dönemde malzeme boldu…
Mesela pazar günü oynayacağımız lig maçı için bekarlar çarşambadan, evliler perşembeden kampa alınırdı. Şimdi ise bir günlük kamplar moda. Vakıfköy Tesisleri`nin ilk zamanlarında, telefon görüşmesi yapabilmek için, PTT`den ismimizi yazdırıp sıramızı beklerdik. Şimdi ise her türlü teknoloji ve telefonlarla, son model diz üstü bilgisayarlara yüklü MSN ve Facebook`larla neredeyse uzayla haberleşecekler.
***
Hiç unutamıyorum; Vakıf`a antrenmana gitmek için stadyum önünde buluşur, `Domata Nurettin`in belediye otobüsünden bozma 302`sini beklerdik. Şimdi, klimalı son model özel arabalarıyla tesislere gelip idman yapan futbolcular, özel uçaklarla deplasmanlara gidiyor.
***
Bizim dönemimizde Vakıf`ta koğuş gibi odalarda en az 6`şar kişi kalırdık. En büyük zevkimiz sabaha kadar kağıt oynamak ve muziplikler yapmaktı. Şimdi birer kişilik ultra lüks odalarda kalan futbolcular, her şey dahil sistemden faydalanıyor. Bazıları kağıt oyunlarını internet aracılığıyla diğer odalardaki arkadaşlarıyla oynarken, bazıları da playstation oynayacak arkadaş arıyor. Bunları anlatırken kıskandığımız falan zannedilmesin. Bursasporlu futbolcular her zaman her şeyin en iyisine layıklar, ancak bunun kıymetini biliyor ve bu olayın bilincinde hareket ediyorlarsa ne mutlu…
***
Çalıştığımız hocalar gözümün önünden geçiyor da, hepsinden spor yaşantımızın yanı sıra özel hayatımızda da uyguladığımız çok önemli tecrübeler kazanmışız. Fethi Demircan, Kemal Ömeragiç, Gündüz Tekin Onay, Dorde Miliç, Toma Kaloperoviç, Muhtar Tucaltan, Özmettin Erkut ve Hasan Bora`dan farklı farklı şeyler öğrendik. Alt yapıda Hasan ve Özmettin Hoca`dan “ne olursa olsun kazan” düşüncesini öğrendik. Onlara göre ha yenilmişsin ha sevilmişsin! Rahmetli Muhtar Ağbi ise beyefendi tavırlarıyla bizi etkiler, yaptığı arkadaşça konuşmalarla hepimizi galibiyete odaklardı. Bana ilk A Takım forması veren ve edebiyatı son derece iyi olan geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Gündüz Tekin Onay Hocamız ise, tesis duvarlarına yazdığı yazılarla bizi kızgın bir boğa gibi hırslandırırdı. Macar Laszlo`nun yaptırdığı antrenmanları jimnastik hareketleri diye sevmez ve dalga geçerdik. Fakat şimdi, o zaman dalga geçtiğimiz hareketler streching adı altında futbol idmanlarının vazgeçilmezleri arasında önemli bir yer aldı. Dorde Miliç`in ise haplarını ve bayıltana kadar yaptırdığı idmanlarını unutamıyorum. İdmanlarda bayılmayıp ayakta kalanlarsa saatlerce kendine gelemiyordu.
Türkiye de Macar dilini Türkçe`ye çevirecek bir tercüman bulunamadığından, Macar antrenör yarım yamalak Almancasıyla konuşturulup, Almanca`yı Türkçe`ye çevirmekte zorlanan gurbetçi bir vatandaş tercümanlık yapıyordu. Ne o bizim dediğimizden, ne biz tercümanın cevirisinden, ne de tercüman Laszlo`nun konuşmasından bir şey anlıyordu...
***
Vakıf`ta malzemeciler imparator, masörler vezir gibiydi. Temiz antrenman çorabı alabilmek için Ali Dayı ve malzemeci Davut a yalvarırdık. Onlardan aldığımız çoraplarda imkansızlıktan iyi durulanamadığı için kalan deterjanlar ayaklarımızı yara yapardı. Masörlerin hafta boyunca yaptıkları masajın kalitesinden ve bize olan ilgisinden o hafta ilk onbirde olup olmadığımızı anlardık. Masör Hasan Kaya`nın hakkını ödememiz ne mümkün. Çünkü yaptığımız tüm hataları ve muziplikleri örtbas edip dönemin yöneticilerine olumlu yansıtırdı.
***
Aşçı İrfan ve çaycı Adem`i unutmak mümkün değil tabi ki. Tabildot kuyruklarında tas kebabı, pilav ve Kemalpaşa tatlısı haftanın 4 günü masadaki yerini alırdı.
“Eveeeet çaylaaaaarrr” sesini duyduğumuzda tenefüs zilini duyan çocuklar gibi çaycı Adem`in geldiğini anlar, hemen yanına koşardık.
***
Gelelim bugüne kim ne derse desin bugünün futbolcuları çok şanslı. 5 yıldızlı otel konforundaki Özlüce Tesisleri`nde antrenman yapan ve kampa giren Bursaspor`un futbolcuları ise çok daha şanslı…
Şanslı olan sadece futbolcular mı? Hayır. Tabi ki teknolojiden ve bilimden en çok yararlananlar aslında teknik adamlar. Günümüzde antrenman programları hazırlanırken, konusunda uzman kondisyonerler, fizyoterapistler ve analistlerin yanı sıra doktorlardan da sıkça yardım alınıyor. Futbolcu sağlığını ön planda tutan uygulamalarda kondisyonerler ve fizyoterapistlerin yanı sıra, psikologlar ve masörler de devreye girer. Dijital nabız ölçer cihazlarla sporcuların performans testleri yapılarak kişiye uygun programlar belirlenir. Çünkü günümüz futbolu fizik güce dayalı futbol haline dönüştü. Fizik gücünü çeşitli sebeplerden koruyamayan futbolcular ise müzmin sakat olarak ya ilk 11 ya da 18 kişilik kadroda yer bulamıyorlar. Sakatlanan futbolcuların rehabilite edilmesi ve tekrar takım arkadaşlarının seviyesine gelmesinde fizyoterapistler devreye girer. Futbolcunun durumuna göre fizyoterapistin belirlediği egzersiz programlarının yanı sıra çeşitli elektroterapi cihazları ile sıcak ve soğuk tedavi yöntemleri uygulanır. Daha sonra kondisyonerler eşliğinde bu futbolcuların eksikleri tamamlanarak takım arkadaşları seviyesine gelmesi için hazırlanır.
Taktiksel çalışmalarda ise analistler teknik adamların en büyük yardımcısıdır. Günümüzde özel bilgisayar programlarıyla rakiplerin zaaflarını bulan analistler, buna uygun taktikleri geliştirip teknik heyete sunarlar.
***
Sporcu psikolojisine gelince… Aslına bakılırsa fizik güç ve taktiksel bilgi kadar önemli olan sporcu psikolojisine yeterince ağırlık verilmediği düşüncesindeyim. Birçok teknik direktör ekibinde psikolog ya da sporcuya akıl hocalığı yapacak mentörü bulundurmaz. Bunun sebebini ise “futbolcunun psikolojisinden teknik direktör kadar anlayan olmaz” şeklinde değerlendirirler, ancak bu düşünce bence yanlış. Çünkü tüm büyük takımlar ve milli takımlar Avrupa kupalarının yanı sıra dünya kupalarına bu şekilde hazırlanırken, bilhassa kompleksli teknik adamlar zaman zaman da kendi laflarını futbolcuya geçirmekte zorlanacaklarını düşündüklerinden olsa gerek mentöre karşı çıkarlar. FİFA ve UEFA hakemleri, Fatih Terim, milli oyuncularımız, bilhassa spor akademilerinden gelen Türkiye`nin belli başlı antrenörleri enayi diğerleri akıllı. Neyse…
***
Psikolog ya da mentör alışkanlığının henüz Türkiye’deki takımlarda yeterince uygulanmaması genç futbolcuları olumsuz etkilemektedir. Çünkü genç oyuncuların futbol bilgisinin ve kişiliğinin gelişmesinde mentörler büyük önem taşır. Ağaç yaşken eğilir lafını atalarımız boşuna söylememiş. Eğer bu uygulamayı altyapıdayken yapmazsan, 17 yaşındaki Avrupalı futbolcular Şampiyonlar Ligi’nde oynarken, birçok üst düzey takımın gözdesi olan ve yetenekleri tartışılmayacak kadar gözler önünde olan genç futbolcuları takıma adapte etmekte zorluk çekeriz… Boşuna dememişler, “eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı” diye…
Olay Gazetesinden
Facebook'ta paylaş
Bu haber 3298 kez okunmuştur.
|
