Sercan'ı satın, kaçırdığı goller takımın dengesini bozdu |

Maçın yorumuna geçmeden önce biraz kenti anlatmak istiyorum.
Valencia İspanya'nın üçüncü büyük kenti. Madrid'e göre farklılıklar göstermesi normal ama Barcelona gibi sahil kenti olmasına rağmen, ona göre de farklılıklar gösteriyor. En başta oldukça sessiz ve düzenli bir kent. Kafa dinlemek isteyenler, sanatçılar ve yaşlılar için ideal. Kentin caddeleri mükemmel. Aralık sayılabilecek sokaklar bile ağaçlandırılmış ve bölünmüş yol. Trafik nispeten düzenli. Adım başı kavşak ve ışık olmasına rağmen, trafik akıyor ve fazla beklemiyorsunuz.
Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi Valencia da bir nehrin iki yakasına kurulmuş. Ancak ortada nehir falan yok. Nehir sürekli taşkın yaptığı için, başka bir yatak yaratmışlar ve oradan akıyor. Tabii boşalan alanı park yaparak, hem kente bir estetik kazandırmışlar, hem de bir akciğer yaratmışlar. En az 100-150 metre genişliğinde ağaçlandırılmış ve yoldan 5 metre altta bir park. Yanında yine aynı genişlikte yollarıyla 250-300 metrelik bir koridor kente kalite katmış. Tek kelimeyle anlatmak istersek; mükemmel.
Bu eski nehir yatağından oluşma park kenti de ikiye ayırıyor. Eski kent ve yeni kent olarak. Eski kent doğal olarak tarih ve 1950'li yılların mimarisiyle birleşmiş, kısmen eski sayılabilecek, tuğladan ve camları küçük 5-6 katlı apartmanlar. Yeni kent tarafı ise, yüksek, camları geniş, teras ve balkonları olan modern 15-25 katlı binalar.
Aynı dere yatağında bir sanat eseri de var ki, kente yeni bir kimlik vermiş. Ancak bunu başka bir yazı konusu olarak ele alacağım.
Kentte ilginç olan şeylerden biri de maç havası olmaması. Hatta dün İspanyol gazetecilerden birinin sorusu da buna yönelikti. "Hiçbir iddianız olmadığı halde stadı nasıl dolduruyorsunuz merak ediyoruz" dediler.
Valencia Mestalla Stadı eski. Üst üste imar edilmiş türbünlerden oluşuyor. Bizim bulunduğumuz yer en az 6 katlı bir apartmanın balkonu gibi yüksek. Keza Bursaspor taraftarının oturduğu tribünler de aynı. Stat 55 bin kişilik. Dün saydık tribünlerde 100'e yakın kapı, yani çıkış tüneli var. Valencia taraftarı 30 bin civarında. Geniş oturulmuş vaziyette bu nedenle stat dolu gözüküyor.
Bir hatta iki ilginçlik de stattan. İlki, skorboard yok, var da basın tribününden güzükmüyor. Diğeri de İspanyol gazetecilerinin önünde monitör var, ama bizde yok. Misafirperverliği anlayın artık.
Kadro malumunuz. Taraftarda, hocada ve gazetecilerde gol atacağımıza ve puan alacağımıza dair bir umut var. Çünkü bizim Şampiyonlar Ligi maçlarında bir heyecan, bir eli ayağa dolaşmadır gidiyor. İnşallah bu psikolojiyi atmışızdır diyecektim ama maç başlar başlamaz Valencia'nın baskısı hemen hissedildi. Takımda pas hataları devam ediyor. Hele Vederson'da. Hepsinde panik yaşanıyor.
İnsua ve Sercan iki gol kaçırdı.
Atasözü gerçekleşti ve "atamayana atarlar" misali kısa süre sonra penaltı geldi ve 1-0 öndeler. Derken 10 dakika sonra yine pas hatasından 2-0. Yazmaya gerek yok, altıpasta üç Valencialı ve 3-0. Mekik dokur gibi geldiler ve 4-0.
İkinci yarı, aynı tas aynı hamam, Soldado, aynı Sercan'ın pozisyonunda ama skoru 5-0 yapmayı bildi.
Neyse ki, Batalla'nın ayağından Şampiyonlar Ligi'nde ilk golümüzü attık. Skor 5-1.
Ancak Valencia durmuyor, ikinci yarıda giren Dominguez skoru 6-1 yaptı.
Maçtan çıkaracağımız iki sonuç var. Birincisi; Avrupa Şampiyonlar Ligi bizim harcımız değil. Bize bir de değil, iki numara fazlaymış.
İkincisi; Sercan'ı ilk yarı bitiminde GS'ye kaça kaça satın. Bunun kaçırdığı goller takıma artık zarar vermeye başladı. Hatta Volkan'ı da satın. Zaten listenin başındalar. Yabancılarında işe yaramayanlarını paraya pula bakmadan kovun gitsin. Altyapıdaki adamlarla devam edelim. Yoksa bu psikolojiyle Kayseri ve Beşiktaş maçını da veririz. Şampiyonluk da hayal olur.
Bursa Hakmiyet Gazetesi- Necati Kartal 'ın yazısı...
 Facebook'ta paylaş
Bu haber 2658 kez okunmuştur.
|