Egemen; Kalıbının Adamı Değilmişsin... |
Suat Paçacı / Olay Gazetesindeki köşesinden...19.05.2009
Bir yiğit vurulmuş yerde yatıyor, bir meczup üzerinde raks ediyor... Seneye Ankaraspor’a gidersen, Trabzon maçından sonra belki misket de oynarsın ha Egemen, ne dersin? Hafta 30...
Küme düşmesi kesinleşen Hacettepe Galatasaray’ı paçavraya çeviriyor. Antrenör Ergün Penbe, lige veda maçlarını oynayan futbolcularının, eski takımını tarumar edişini ‘sıfır tepkiyle’ izlediği gibi, maçın son düdüğü çaldıktan sonra hızlı adımlarla soyunma odasına gidiyor. O sırada Hacettepe’nin alnı öpülesi futbolcuları galibiyetin sevincini sahada antrenörsüz yaşıyor...
***
Hafta 32...
Hüseyin Göçek isminde bir böcek, koca Timsah’ı bir ısırık darbesiyle yere seriyor. Bursasporlu futbolcular, avuçlarının içinden kayıp giden bir puanın üzüntü ve şaşkınlığı içinde. Sahada durdukları en son bölgeler, onlar için bir mezar yeri sanki.
O sırada Trabzonlu futbolcular ölesiye mutlu. Ama içlerinde biri var ki, ‘abartılı’ tanımlamasını çoktan aşmış bir ruh hali sergiliyor.
Üçlü çektiriyor, çocuğunu sırtına alıp kolbastı oynuyor.
Adı Egemen...
Eski takımı, hakemin düdüğünden çıkan hain bir mermiyle vurulmuş yerde yatarken, o eski arkadaşlarının üzerine basa basa atıyor kolbastı adımlarını.
***
Hangisi doğru Ergün mü, Egemen mi?
Yoksa ikisi de mi yanlış?
Yaptıklarına profesyonel pencereden bakmaya çalışalım desek, birbirinden kötü iki manzara var karşımızda.
***
Sadece son giydiği değil, bir futbolcu için o ana kadar giydiği her forma kutsaldır Egemen, bilmez misin!
Elbette son takımın için terinin son damlasına kadar mücadele etmezsen eğer yakandadır dürüstlüğün iki eli ama, bu maç sonrası yaptıklarının mantıklı nasıl bir izahı olabilir ki?
***
İlk devrede burada oynanan maça gelmemek için, bir maç önce taammüden gördüğün kırmızı kartı Bursa’daki dostlarına ballandıra ballandıra anlattığında nasıl bulandıysa midem ve seni vicdanımda nasıl yargıladıysam, pazar gecesi de aynı hükmü verdi yüreğim.
Sen, kalıbının adamı değilmişsin Egemen!
Trabzonsporlu diğer futbolculara, yaptıkları mücadele ve belki de bu maçta aldıkları Şampiyonlar Ligi vizesi köküne kadar helal olsun ama sana değil Egemen...
***
Seneye Ankaraspor’a gidersen, Trabzon maçından sonra belki misket de oynarsın ha Egemen, ne dersin?
Göçek’in içindeki şeytan...
Şirketlerin kriz danışmanları vardır. Bunların çoğu, bir eli yağda bir eli balda insanlar değillerdir.
Batmışlardır...
Nasıl battıklarını iyi bildikleri için, para karşılığı akıl verirler, yöntem belirlerler.
***
Erman Toroğlu bu mantıkla bir kriz danışmanıdır.
Hakemlerle ilgili değerlendirmelerinde genellikle kendi hakemliğinden edindiği tecrübeleri aktarır.
Aynı cinsellik ve kabzımallıkla ilgili mevzulara yaptığı derin dalışlarda olduğu gibi.
Der ki;
Hakemin içine şeytan girdiyse eğer, düdüğü götürür ağzına ama çalamaz.
En iyi o bilir çalınamayacağını.
Bilir çünkü, internette dolaşan bir görüntü belki sizin de dikkatinizi çekmiştir; yıllar önce oynanan bir Beşiktaş-Fenerbahçe maçında iki kez ağzına götürdüğü düdüğü çalmaya cesaret edememiştir.
***
İşte o şeytan, Hüseyin Göçek’in de bedenine girmiş, belli...
Şeytan, uzatmalarda iki garip düdük çaldırınca ona, olan oldu.
Oldum olası haz etmem ama dün aslında beni çıldırtan hatası, Ozan İpek’e gösterdiği sarı karttı. Daha beşinci dakikada hem de, genç Ozan’ın bütün silahlarını elinden aldı. İki hafta önce giydiği formanın hakkını vermeye çalışan, hocasının güvenini kazanmaya çalışan genç bir çocuğun belki de kaderini değiştirdi.
O dakikadan sonra elinde sanki bombayla dolaşır gibiydi, Ozan...
Ertuğrul Hoca’yı kutluyorum. Ozan’ı alarak kolay yolu seçmedi ve oyuncusuna sahip çıktı.
Hakemler, gençleri kollamalı, yıldızları değil.
Hüseyin Göçek gibi, kafasına vurup ezmemeli.
Suat Paçacı / Olay Gazetesinden...19.05.2009
 Facebook'ta paylaş
Bu haber 3064 kez okunmuştur.
|