Sporda mahalle baskısı ve Dinamo Mesken |
“Futbolla siyaseti birbirine karıştırmayın.” Ne çok duyduk bu lafı. Yıllarca futbolun politik bir şey olmadığı, daha doğrusu olmaması gerektiği ne kadar çok anlatıldı. Oysa azıcık mürekkep yalamış herkes çok iyi bilir ki burada söylenen aslında tam tersidir. Futbolu siyasete alet etmeye kalkan ne kadar adam varsa siyasetin futbola karıştırılmamasını talep eder.
12 Eylül’ü düşünün. Toplumun bütün politik unsurlarını saf dışı bırakmaya ant içmiş bir grup asker darbe yaparken kendisini siyaset ötesinde bir yere konumlandırmaya çalışıyor, “anarşiye son” sloganı altında apolitiklik postuna bürünerek aslında kendisini siyasetin göbeğine yerleştiriyordu.
Yıllardır futbolda da aynı oyun oynanır durur. Diyarbakırspor’un ite kaka birinci lige çıkarılmasının bölgede Kürtleri politikadan uzaklaştırma çabasının bir parçası olduğunu hepimiz biliriz. Hatta bu gerçek, en üst politik makamlarca da dillendirilir ama görmezden gelinir. Deniz Baykal’ın, büyük bir aymazlıkla Samsunspor’un ligde kalmasını, ligden düşmenin kaldırılmasını talep ederken ve bunu toplumun birlik ve beraberliğine bağlarken aslında nasıl bir oy hesabı içinde olduğunu anlamamak için salak olmak gerekir. Salak değilizdir ama salak gibi davranırız.
Edirneli Maliye Bakanı oradan seçilmeme endişesiyle kendisini Eskişehir’den aday gösterirken eş zamanlı olarak Sergen Yalçın büyük paralarla kulübe bakanın hediyesi olarak getirilir, yıllardır binlerce cefakâr taraftarıyla birinci lige çıkmak için uğraşan kulüp ne tesadüftür ki tam da bu esnada amacına ulaşır, yine susar, Eskişehirspor’u çok sevdiğimizden sesimizi çıkarmayız.
İşte daha önceki günkü Vatan gazetesinden bir haber... Büyüklerin gözdesi Ankarasporlu Özer Hurmacı’nın transferi Melih Gökçek’in adaylığını bekliyor. Gökçek aday olursa Özer tutulacak, yok olmazsa o ve belki birkaç oyuncu daha tereddüt edilmeksizin satılacak. Ankaraspor’un yıllardır yaptığı transferlerin belediye kaynaklarından karşılandığına dair onlarca yazılıp çizilene girmiyorum bile. Ağla doğalgazım ağla...
Geçenlerde bir arkadaşıma onun bir tanıdığı, üyesi olduğu bir federasyona AKP’nin “el atmasıyla” birlikte üyeliğini kaybettiğini, bunun nedeninin kendisinin camiada “dinsiz” olarak bilinmesi olduğunu anlatmış.
Tabii aynı hikâyenin tersi de çok mümkün. Arkadaşımın o tanıdığı başkan olması halinde başörtülü bir üyeye nasıl bakacaktı, çok derin kuşkularım var. Ayrıca mesela çocukluğumda bir yüzme kulübüne sık gider gelirdim. Orada bir dindar aileyi hayal bile edemiyorum. Her hafta yüzen çocukların ailelerinin bol rakılı, bol fasıllı eğlencelerinde biraz sıkıntı çekerler, gitmeseler olmaz, dışlanır ve adeta kendi içinde bir cemaate dönüşen o topluluk tarafından epeyce hırpalanırlardı sanırım. Keza binicilik, golf (üstelik Ahmet Ağaoğlu gibi golfu herkesin sporu yapmaya çalışan bir başkana rağmen) gibi sporlarda, daha doğrusu camialarda, dindarların bir kabul edilme sıkıntısı yaşayacaklarına dair derin bir inanca sahibim.
Sözün özü bugünün popüler kavramıyla söylersek, bu “mahalle baskısı” denen şey sporda da, hem de her iki yönden de kuvvetlice hissedilmekte... Hele futbolda... Üstelik bu durum tam da politik olanın futbolun, sporun iliğine kemiğine sızması şeklinde cereyan ediyor. Örnekler bitmiyor, yazdıkça aklıma örnek geliyor. Bu sonuncusu olsun. İşte CHP’li Sefa Sirmen’in Kocaelispor’a belediye bütçesinden harcadığı tonlarca para ve işte bugün Kocaelispor’un hali... Oyuncuları alacaklarını alamadığı için kaçıyor. Yerel gazetelere bir göz atın, AKP’nin kulüpte tahakküm kurmak için nasıl uğraştığını fakat kendi içindeki çekişme yüzünden maya tutmayınca nasıl yönetimi bırakmak zorunda kaldığını okuyacaksınız. Eh, o destek çekilince (ve musluklar kasıtlı olarak kapatılınca) kulübün geldiği nokta da belli...
Yani futbol, spor politik bir şey... O nedenle bize siyaseti bu işe karıştırmayın diyenler aslında basbayağı “Siz karıştırmayın biz karıştıralım” diyorlar. Karıştırıyorlar da...
Buna karşılık iyi şeyler de oluyor. 12 Eylül’de milli değerlere aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılan Dinamo Mesken yeniden sahalarda! Adını dönemin fırtına takımı Dinamo Kiev’den alan ve Bursa’nın solcu olarak bilinen Mesken ilçesinin gençlerinin kurduğu takım Meskenspor adıyla dönüş yapıyor. İsim yüzünden sıkıntı çıkmasın diye (ne de olsa hâlâ 12 Eylül anayasasıyla yaşıyoruz) Dinamo’yu atmışlar. Takımın eski futbolcularından oyuncu Erkan Can da bu girişime destek veriyor. Dinamo Mesken’e destek lütfen! İyi seneler!
Eray Özer - Taraf Gazetesi 13.04.2006 erayozer@yahoo.com
 Facebook'ta paylaş
Bu haber 2820 kez okunmuştur.
|